Welcome to Our Website

Yarın, Dünya Yumurta Günü: Yumurta Alerjisine “Yumurta Merdiveni” Tedavisi

Besin alerjisinde güncel tedavi yöntemlerini anlatan Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Betül Büyüktiryaki, toplumda çok sık görülen yumurta alerjisine yönelik geliştirilen “Yumurta Merdiveni” tedavi yöntemini anlattı. Prof. Dr. Betül Büyüktiryaki geçtiğimiz yıllarda yumurta alerjisinde yüz güldürücü bir gelişme olduğunu söyleyerek, “Hafif şiddette yumurta alerjisi olan çocukların direkt yumurta tüketemeseler bile kek, muffin gibi fırınlanmış yumurta ürünlerini tolere edebildiklerini gördük. Çünkü yumurtanın 180 derecede 30 dakika ısıya maruz kalması sonucu alerjenik özelliği azaldı” dedi.

 

Yumurta alerjisi, toplumda en sık görülen besin alerjileri içerisinde yer alıyor. Çocuklarda erişkinlere göre daha sık görülen yumurta alerjisi alerjene maruziyet sonrası ilk 2 saatte ortaya çıkıyor. Erken tip olarak adlandırılan belirtiler arasında; kurdeşen (ürtiker), kaşıntı, kızarıklık, gözler ve dudaklarda şişlik (anjiyoödem), burun akıntısı, hapşırık, gözlerde kaşıntı, öksürük, nefes darlığı, hırıltı, kusma, kramp şeklinde karın ağrısı yer alıyor ve birden fazla organın etkilenmesi ile alerjik şok yani anafilaksi görülebiliyor. Hayatı tehdit edici bir reaksiyon olması nedeniyle acil tıbbi müdahale gerektiren yumurta alerjisinin Geç tip (non-IgE aracılı) reaksiyonları arasında ise; egzama (atopik dermatit), karın ağrısı, kusma, ishal, kanlı gaita, yetersiz kilo alımı ve beslenme güçlükleri yer alıyor.

 

Yumurta alerjisi tanısı klinik öykü, deriden (deri prik testi) veya kandan (spesifik IgE, bileşene dayalı tanı) yapılan alerji testleri, bazı hastalarda da besin yükleme testi yapılarak konuluyor.

 

Hayatı bu derece etkileyen ve yaşam kalitesini düşüren yumurta alerjisine dair yeni tedavi yöntemlerini anlatan Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Betül Büyüktiryaki, “Yumurta alerjisi tedavisinde ilk basamak; yumurta ve yumurta içeren besinlerin diyetten çıkarılmasıdır. Yumurta önemli bir protein kaynağı olması yanında, selenyum, ribofilavin, vitamin B12, biotin gibi önemli mineral ve vitaminleri içerdiğinden özellikle çocuklarda büyüme-gelişmenin olumsuz etkilenmemesi için günlük diyet düzenlenmeli, yumurta dışındaki alternatif besinler ile desteklenmelidir. Alerjen ile karşılaşmayı önleyebilmede en önemli noktalardan biri etiket okumadır. Tüketilmeden önce besinin içeriği mutlaka okunmalıdır. Besinin içeriğinde albümin, globülin, livetin lizozim, avidin, vitellin, apovitellin, ovalbumin veya ovomukoid yer alıyorsa, bu besinler de yumurta alerjisi olanlarda tüketilmemelidir. Ciddi alerjik reaksiyon riski olan hastalara hekimleri tarafından reçete edilen adrenalin oto-enjektörler mutlaka yanlarında taşınmalıdır. Bazı aşılar (örneğin; KKK aşısı, inluenza aşısı) yumurta alerjeni içerebildiğinden aşı yapılmadan önce hastanın yumurta alerjisi olduğu bilgisi mutlaka belirtilmelidir” dedi.

 

Üyesi Prof. Dr. Betül Büyüktiryaki, yapılan çalışmalarda yumurta alerjisi olan çocukların %66’sının 5 yaşına kadar yumurtayı tüketebildiğini, şiddetli reaksiyon gösteren hastaların ise %32’sinin 16 yaşında hala yumurta alerjisinin devam ettiğini gösterdiğini söyledi.

 

“30 DAKİKA ISIYA MARUZ KALAN YUMURTANIN ALERJENİK ÖZELLİĞİ AZALIYOR”

 

Geçtiğimiz yıllarda yumurta alerjisinde yüz güldürücü bir gelişme olduğunu ifade eden Büyüktiryaki, hafif şiddette yumurta alerjisi olan çocukların direkt yumurta tüketemeseler bile kek, muffin gibi fırınlanmış yumurta ürünlerini tolere edebildiklerini söyledi. Çünkü yumurtanın 180 derecede 30 dakika ısıya maruz kalması sonucu alerjenik özelliğinin azaldığını ifade etti.

 

Bu bilgiden yola çıkılarak yumurta alerjisinde “yumurta merdiveni” tedavisinin yapılmaya başlandığının bilgisini veren Büyüktiryaki, sözlerine şöyle devam etti: “İlave olarak merdiven tedavisinin yumurtaya karşı tolerans gelişimini hızlandırdığı gösteren çalışmalar da yayınlanmıştır. Yumurta merdiveninde hedef hastanın yumurtanın en az alerjenik formlarından (fırınlanmış ürünler) başlayarak daha alerjenik formlara doğru basamaklar şeklinde pankek, krep sonrasında haşlanmış yumurta ve takiben omlet, rafadan yumurta, sahanda yumurtayı tüketebilir hale gelmesini sağlamaktır. Bu tedavi için hangi hastanın uygun olduğu, basamaklarda yer alacak besinler, tüketilmesi gereken miktarlar, basamaklar arasını sürenin ne kadar olması gerektiği, basamaklar arasında besin yükleme testlerinin yapılması gerekliliği ve hastane mi evde mi ve yapılacağı çocuk alerji uzmanı tarafından belirlenir. Tedavi için uygun hastaların belirlenmesinde yaş, besin alerjisinin tipi ve şiddeti, önceki reaksiyon hikayesi, kan ve deriden yapılan alerji testlerindeki değerler dikkate alınır. Örneğin anafilaksi (alerjik şok) öyküsü olan, alerji test sonuçlarında değerleri yüksek olan, astımı ve atopik dermatiti kontrol altında olmayan hastalar bu tedavi için uygun değildir.”

 

DİĞER BİR TEDAVİ YÖNTEMİ: YUMURTA İMMÜNOTERAPİSİ

 

Yumurta alerjisinde bir diğer yöntemin ise yumurta immünoterapisi(desentizasyon) tedavisi olduğundan bahseden Prof. Dr. Betül Büyüktiryaki, bu tevavi yöntemiyle ilgili ise şunları anlattı:

 

“Yumurta alerjisinde oral immünoterapi (OİT), IgE-bağımlı immün yanıtla oluştuğu kanıtlanmış ve genellikle 4-5 yaşına kadar doğal tolerans gelişmemiş ve laboratuvar ve klinik bulguları ile tolerans gelişmesi öngörülmeyen hastalarda uygulanmaktadır. Uygulayan araştırıcılara göre değişmek ile birlikte oral immünoterapi protokolleri aylar ya da yıllar süresince alerjen besinin doğal haliyle veya bir besin aracıyla birlikte artan dozlarda (miligram, gram) uygulanmasını içermektedir. Amaç tolerans sağlamaktır ve genel olarak %60-80’ninde desensitizasyon (duyarsızlaştırma) sağlanmaktadır. Tedavi sırasında yan etkiler görülebilmektedir, o yüzden doz artırımlarının acil tıbbi müdahale imkanı olan sağlık kurumlarında yapılması uygundur.  Yan etkiler her fazda görülebilmekle birlikte en sık hızlı doz yükseltme fazındadır. Egzersiz, banyo yapma, ateşli hastalık varlığı, pre-menstrüel dönem ve analjezik alımı yan etki sıklığını artırmaktadır. Oral immünoterapi ile antihistamin, lökotrien reseptör antagonistleri ve omalizumab (anti-IgE) gibi yardımcı tedavilerin kullanılmasının yan etkileri azaltarak tedavi başarısını arttırdığı gösterilmiştir.”

 

 

 

Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) Hakkında:

Ülkemizde alerji ve immünoloji alanında kurulan ilk dernek olan Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD), erişkin- çocuk alerji ve klinik immünoloji uzmanlarını bir çatı altında toplamaktadır. Alerji ve Klinik İmmünoloji biliminin ve hizmetinin ülkemizde gelişimine katkı sağlamayı ve alerjik – immünolojik hastalıklar konusunda toplumda farkındalık oluşturulmasını hedefleyen AİD, uluslararası katılımlı kongre ve bilimsel toplantılar gerçekleştirerek branş hekimlerinin ve ilişkili sağlık personelinin en yeni bilgiler ile güncellenmesi sağlanmaktadır. Uluslararası bilimsel kurumlarla (AAAAI, EAACI, SIAF, WAO) iş birliği yapan dernek bu iş birliklerinin ışığında uluslararası kurumların düzenlediği kongre ve kursları ülkemizde başarıyla gerçekleştirmiş, ülkemizi başarıyla temsil ederek biliminin ilerlemesine önemli bir katkı sunmuştur. Yine farkındalık yaratma misyonuyla öne çıkan dernek, üyeleri için bilimsel toplantılara katılımı için maddi destek sağlamakta dernek üyeleri dışında da bedelsiz bir şekilde kurs ve okul şeklinde çeşitli eğitim toplantıları düzenlenmektedir.

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir