İsrail’in Gazze’ye yönelik insanlık dışı saldırıları devam ediyor. İşgalcinin Gazze Şeridi’ne geleneksel mühimmatlardan, özel silahlara kadar pek çok saldırı düzenlediğini belirten Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıbbi KBRN (Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer) Anabilim Dalı Başkanlığı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Kenar, kullanılan kimyasal silahların ani ölüm ve yaralanmaların dışında hayatta kalanlar üzerine yıkıcı etki bıraktığını söyledi. Yanık, solunum sıkıntısı gibi sorunların ortaya çıktığını anlatan Kenar, “Hayatta kalanlar ciltte iyileşmeyen lezyon, kabarcık ve şiddetli kronik ağrıyla yaşayacaklar. Solunum problemleri nedeniyle kronik akciğer hastalıkları ve kanser riski artacak. Kimyasal silahların kullanılmasıyla oluşan bu etkiler, hayatta kalanlarda ömür boyu sağlığın bozulması anlamına geliyor” dedi.
Uluslararası Af Örgütü’nün İsrail ordusunun Gazze’deki sivil nüfusun yoğun olduğu bölgelerde beyaz fosforlu top mermisi kullandığını belgelemesinin ardından çatışmaların yeni bir boyut kazandığını aktaran Kenar, “Beyaz fosfor çoğunlukla askeri amaçlı yoğun bir sis perdesi oluşturmak veya hedefleri işaretlemek için kullanılıyor. İsrail tarafından Gazze ve Lübnan’da kullanıldı. Yangın çıkarmak, insan ve nesnelere zarar vermek amacıyla da kullanılıyor. Havayla temas ettiğinde ortaya çıkan yangın, vücudun içinde de devam ediyor. Çok ağrılı bu süreç yaşamı tehdit ediyor” diye konuştu.
Bu bombalar cilt üzerinde temas ettiği bölgede ağrılı derin yanıklar oluşturmakla kalmayıp, kalp, böbrek veya karaciğer hasarı da geliştirebildiğini anlatan Kenar, “İnsanlar beyaz fosfora solunum yolu, sindirim sistemi ve cilt teması yoluyla maruz kalıyor. Beyaz fosforun yanması, oksijen ya da kendisi bitene kadar devam ediyor. Sadece cilt değil, tüm dokular yanıyor. Kızarıklık, kabarcıklanmayla başlayan ve cilt dokusunun tamamen kaybına kadar giden sarımsı renkli ve sarımsak kokulu ikinci veya üçüncü derece yanıklar yine bu süreçte görülüyor. Öksürük, üst ve alt solunum yollarında hasar, akciğerde su toplanması, mide bulantısı, kusma yaptığı gibi yoğun dumanlara maruz kalınmasında böbrek ve karaciğerde hasar oluşturuyor” ifadelerini kullandı. Kenar, şoka giren hastaların üçte birinin bu aşamada hayatını kaybettiğini vurguladı.
İsrail envanterinde yer alan kirli bombaya dikkat çeken Kenar, “Bu bomba klasik tanımıyla patlayıcılarla sarılmış ve zararlı radyasyon üreten malzemenin yayılmasını sağlıyor. Dinamit gibi patlayıcı ve uranyum gibi radyoaktif materyali birleştiren bu silah, patladığı an radyoaktif materyali çevreye saçıyor. Patlamada herkes radyasyondan etkileniyor” dedi. Tam anlamıyla nükleer sayılmayan bu silahın uzun vadede çeşitli hastalıklara yol açtığını anlatan Kenar şöyle konuştu: “Düşük seviyede radyasyona maruz kalanlar tam durumdan emin olamıyor. Ancak radyasyon, kişinin DNA, doku ve organlarına zarar veriyor, kanser gibi hastalıklar görülüyor”
Beyaz fosforun, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi ekinde yer alan kimyasallar arasında yer almadığını anlatan Kenar, “Yangın çıkaran silahlar olarak kabul edilen bu silahlar 1980’de pek çok ülke tarafından imzalanmış Konvansiyonel Silahlar Sözleşmesi’nin (CCW) üçüncü protokolünde belirtiliyor. Ancak Filistin ve Lübnan’ın katıldığı bu protokol İsrail tarafından onaylanmadı. Mumsu, katı, kristal bir yapıya sahip olan fosfor gazı son derece zehirli ve yanıcı. Oksijenle reaksiyona girdiğinde yanar ve beyaz duman çıkarıyor” şeklinde konuştu.